Seçmen ne istiyor?
31 mart 2019 yerel belediyeler seçim çalışmaları dönemindeyiz. Bir tarafta ittifaklarla belediyeleri kazanmaya çalışan partiler. Süregelen pazarlıklar, aday belirleme çalışmaları, partiler arasında yaşanan sessiz aday krizleri… Fermuar sistemi denen belediye meclis üyesi paylaşımları. Ortak ve tek aday tanıtımları. İttifaklar arasındaki çatışma ve çekişmeler… İddialı açıklamalar. “İstifa etsin mi, etmesin mi, etmeli mi, etmemeli mi” gibi, cevap alınamayan sorular…
Bir taraftan seçmene biçilen roller. İndirimler… Su indirimi, elektrik, doğalgaz vs. Emekli maaşlarında, artış, en düşük maaşın yükseltilmesi, asgari ücret destekleri, düşük faizli krediler… Cumhur, millet, zillet, illet derken gerilen bir seçmen portresi…
Seçmen uzun zamandan beri dayatılan ittifaklardan da aslında rahatsız. Her iki ittifakın da elbette haklı gerekçeleri vardır. Ancak seçmen artık kendisine gösterilen adayı değil, kendi adayını seçmek istiyor. Seçmen indirimlerin ve hizmetlerin seçim döneminde olmasından, yapılmasından, yapılabildiği halde daha önce yapılmamış olmasından rahatsız. ‘Yine seçim var yine geldiler’ demekten rahatsız.
Seçmen kendisine bir şeyler söylenip vaatler verilmesini değil, bu defa kendisinin dinlenmesini istiyor. Seçmen yakın zamanda yaşanan art arda seçimlerden, kendisinin sadece bir oy verme aracı olarak görülmesinden rahatsız. Bunu da 31 marta kadar siyasiler görmezse çok net bir tepki ile ortaya koyabilir. %90 larda yaşanan seçime katılım %80’lerde kalabilir. Peki bu neyi ifade eder. Batıda %60 lık katılım başarılı seçim olarak gösterilirken, Türkiye’de %80’in altına inen katılım seçim sonuçlarına tesiri bakımından oldukça riskli. Bu gün büyük şehirlerde birbirine çok yakın oy oranları varken, özellikle kararsız seçmenin eğiliminin önem kazandığı şu dönemde, katılımın azalması hesapların tutmamasına sebep olabilir. Daha da önemlisi siyasilere güven indeksi düşer, yeni arayışlar başlayabilir.
İktidar ve muhalefetin bu dönemde sahayı iyi okumayıp seçmene kulak vermemesi, seçim şarkılarıyla, indirimli satışlar, düşürülen faizlerle, karşılıklı suçlamayla seçmeni tavlamaya çalışması seçmenin zaten gergin olan sinirlerini daha da geriyor. Sessiz çığlıkları duyulmayan seçmen, devletine karşı gelmemesi gerektiğini, tartışmaların siyasi kaoslara sebep olduğunu bildiğinden bunu seçim gününe bırakıyor… Bu sakin görünümlü tehlikeli durumun iyi analiz edilip değerlendirilmesi lazım. Akılcı bir siyaset ile seçmene kulak verip, bunu hissettiren ittifak seçimden kazançlı çıkabilir. Yoksa birilerinin dediği gibi kışın sonu bahar olmayabilir, ya da cumhur kendi bekasını düşünebilir.